Psikoterapi, Danışmanlık, Koçluk Nedir? Farkları Nelerdir?

Günlük yaşamınızda, medyada psikiyatri, psikoloji, psikoterapi, terapi, danışmanlık, koçluk, kişisel gelişim terimlerini büyük olasılıkla sıkça duyuyorsunuz. Ve muhtemelen, yaşadığınız ruhsal bir sıkıntıda bu alanlardan hangisine başvuracağınızla ilgili kafanız karışıyor.

Bir hizmet dalı olarak psikoterapi, danışmanlık ve diğer ruhsal-kişisel yardım modelleri sanayileşme ve şehirleşmeyle bağlantılı olarak gelişen yaşam biçiminin ve eğitim sisteminin bir parçasıdır. Keza bir bilim dalı olan psikoloji ve tıp dalı olan psikiyatri de kökleri çok eski çağlara gitse de, modern bilimin gelişimi içinde son 200 yıl içinde bu isimleri almıştır.

Psikiyatri tıbbın var olduğu zamanlardan beri beyni ve anormal insan davranışlarını konu alan bir tıp dalıdır. Ancak terim olarak 1808’de J.C.Reil adlı bir Alman doktor tarafından türetilmiştir.

Psikoloji, hem filozofların hem doktorların hem din adamlarının belki de tüm insanların bir şekilde ilgilendiği konuları (davranış, düşünce, duygu, ruh, ruh hali ile ilgili her şey) kapsamakla birlikte, bir bilim dalının adıdır ve yine bir Alman bilim adamı Wundt’un 1879’da kurduğu psikoloji laboratuvarı ile doğmuş kabul edilir. İnsan zihni ve davranışını inceleyen bilim dalı olan psikolojinin yirmi civarı alt dalı vardır. Psikoterapi klinik psikoloji disiplinin içinde yer alan bir uygulamadır.

Psikoterapi, insanları iyileştirme ile uğraşan doktorlar, filozoflar, ruhsal şifacılar tarafından yüzyıllar boyunca uygulanan ama modern bilimin doğmasıyla tıbbi modellerin eğitimini almış uzmanlarca uygulanması öngörülen bir destek hizmetidir. Terim olarak ilk kez, 150  yıl önce hipnotizma ile uğraşan Fransız doktor H. Bernheim tarafından kullanılmıştır.

Psikolojik Danışmanlık, 2. Dünya Savaşının milyonlarca kişiyi etkilemesinin bir sonucu olarak önce orduda kullanılan ama kısa sürede günlük yaşama uyumu artırma adına hayatın birçok alanına yayılan mesleğin ve bu mesleki eğitimin verildiği disiplinin adıdır. Psikoterapi ile danışmanlık arasındaki fark eğitimimiz sırasında kişilerin yaşadığı sıkıntıların ciddiyetine göre anlatılırdı. Psikolojik danışmanlık kişi ya da gruplara gündelik yaşamı sürdürürken ruhsal sıkıntılarını aşma, eğitim ve kariyer hedeflerine ulaşma desteği olarak tanımlanır.

Psikoterapi ise daha tıbbi modelin içinden bir eğitim olup günlük yaşamı kesintiye uğratan ruhsal problemleri iyileştirmede eğitimli kişilerin ilaç dışı yardımlarına denir. Ancak son 50 yıl içinde giderek artan oranda farklı psikoterapi yaklaşımları doğmuş olup şu an 1000 civarı ekol olduğu söylenmektedir. Ve genelde bu ekollerin öğrenilmesi, üniversite eğitiminin (psikiyatri, klinik psikoloji, psikolojik danışmanlık hatta sosyal çalışma vs ruh sağlığını kapsayan eğitimler) dışında ve bu mesleklerin tümüne açık olarak uzun zamanlarda yoğun çabalarla olur. Bu nedenle, psikoterapi ve psikolojik danışmanlık (counseling) son 20 yılda Avrupa ve Amerika’da giderek aynı yaklaşımları kullanmaya başlamıştır ve İngilizce kaynaklarda aralarına /işareti konularak eşanlamlı gibi yazılmaktadır.

Koçluk ise genelde bir kişinin performansını ve öğrenmesini artırmak için öğretme odaklı değil motive etmeye dayalı desteklerin tümünün adıdır. Terim olarak ilk kullanımı,  üniversite eğitimi içinde verilen destek anlamında 1830lara kadar gider. Şu anda nerdeyse her alanda (spor, işletme, eğitim vs) koçluk desteği sunulmaktadır. Psikoterapi ile karışıklık yaratan koçluk ise daha çok yaşam koçluğudur. Yaşam koçları,1990larda yaygınlaşıp kendi federasyonlarını ve mesleki standartlarını oluşturmaya başlamışlardır. Yaşam koçluğunda vurgu kişinin iş ve özel hayatının dengede olması ve potansiyelini en iyi şekilde gerçekleştirmesi için kendini tanıması ve geliştirmesine yapılır. Herhangi bir meslekten kişi bu eğitimleri alabilir. Son yıllarda koçluğu da içine alan ve ruh sağlığı eğitiminin dışında kalan devasa bir kişisel gelişim sektörü oluşmuştur.

Kişisel gelişimin kavramsal kökleri, Maslow ve Rogers gibi psikoloji ve psikolojik danışmanlığın duayenlerine dayansa da, meditasyon, şamanizm gibi Doğu mistisizminin etkili yöntemleri ile harmanlanarak resmi ruh sağlığı eğitimi dışında kalan çok farklı pek çok yaklaşımın genel adı olmuştur.

Ruh sağlığı alanındaki uzmanların farkı, problemli davranışlar ve kökenleri hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmalarıdır. Psikoterapi ekollerinin her birinin bu problemler ve çözümü hakkında farklı formülasyonları ve yardım teknikleri vardır. Koçlukta bu problem alanlara girilmez ve meslek etiği açısından koçluk desteğiyle problemlerini aşamayan kişileri ruh sağlığı uzmanlarına yönlendirmeleri gerekir.

Görüldüğü üzere her bir yardım çeşidinin bir geçmişi ve kendine has sınırları vardır. Önemli olan her birinin kendi mesleki ilke ve sınırlarına göre danışanın yararına bilgisini sunmasıdır. Maalesef ülkemizde henüz bazı ruh sağlığı mesleklerinin meslek yasası olmayıp, alanda zorluklar yaşanırken kişisel gelişimin resmi bir eğitim olmadığı için çok daha serbest ve denetimsiz bir yaygınlaşma olabilmektedir.  Ayrıca danışanların haklarını ve güncel gelişmeleri baz alan bir ruh sağlığı yasamız da bulunmadığından, herkesin eşit ve adil ruh sağlığı hizmeti alması konusunda sıkıntılar yaşanabilmektedir. Bu konuda ayrıntılı bilgi için sağlıklı bir terapi sürecinin özellikleri ve Terapide Etik İlkeler  ve danışan olarak haklarınız adlı yazılarımızı da okuyabilirsiniz.

Fatma Zengin, Aralık 2015


Psikoterapi Nedir, Ne İşe Yarar?

Psikoterapi,  bir terapistle/danışmanla birlikte yürütülen problemli addedilen davranış, ilişki, duygu ya da bedensel tepkilerin çözümlenmesi sürecidir. Terapinin temel amacı, size göre mümkün olan en iyi şekilde yaşamınızı sürdürmenize destek olmak, kendinizi ve duygularınızı tanıyıp kendine yeten biri olmanıza yardımcı olmaktır. Terapi süreci ile zarar verici davranışlarınızı ve alışkanlıklarınızı değiştirebilir, acı veren duyguları fark edebilir ve yenileyebilir, geçmişinize saygı duyarak bugünkü yaşamınızı ve ilişkilerinizi geliştirebilirsiniz.

Terapi, bireysel, aile ya da grup olarak yapılabilir. Bireysel terapide terapist ve danışan genelde fiziksel olarak yüz yüze (bazen de internet aracılığıyla yüz yüze) belli aralıklarla görüşür. Aynı şekilde çiftler, aile üyeleri birlikte görüşmeye girebilir. Grup terapisi ise genelde birbirini tanımayan ama benzer problemleri ya da sıkıntıları olan kişilerin bir arada terapi sürecine girdiği terapi şeklidir. Aile ya da grup terapilerinde ko-terapist (eş terapist) denen bir kişi daha bulunabilir.

Bu terapi modlarının hepsinde danışanın kendini güvende ve yargılanmıyor hissetmesi en önemli noktadır. Terapistlerin eğitim sürecinde çoğu zaman kendileri de terapiden geçerek öğrenmeye çalıştıkları şey, şimdi ve burada denen içsel duruş biçimini ve buna uygun dinleme becerilerini geliştirmektir. Şimdi ve burada, danışanın duygularıyla temas kurması, kendi kalıp davranışlarını, önyargılarını ve değişim olanaklarını fark etmesi için o anda neler olduğuna odaklanmak olarak tarif edilebilir.

Birçok farklı terapi yöntemi ve yaklaşımı olduğu, her danışanın terapiye getirdiği meseleler ve orada oluş şekli farklı olduğu için terapi süresince ne yaşayacağınızı ne terapist ne siz tam olarak bilemezsiniz. Ama genel olarak, iyi bir terapistin sizi desteklemesini, dikkatle dinlemesini, sağlıklı ve olumlu bir ilişki deneyimi sunmasını, size uygun geribildirimler vermesini ve mesleki etik ilkelere uymasını bekleyebilirsiniz.

Ancak her alanda olduğu gibi terapistler de farkında olarak ya da olmayarak hata yapabilir. Bu hatalar iletişiminizi güçlendirici, düzeltici etkiye sahip fırsatlar da olabilir. Ya da Hipokrat yemininde geçen “zarar verme” ilkesini zedeleyecek size zarar verecek ciddi bir durum da olabilir. Bu nedenle sağlıklı bir terapi sürecinin özellikleri ve Terapide Etik İlkeler başlıklı yazılarımızı da okumanızı öneririz.